2
1

2
1


2
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ SORUNLARI
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1


2
1

2
GENÇLİK PSİKOLOJİSİ SORUNLARI
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1

2
1


2
1

2

BEYOĞLU BELEDİYESİ İLE BİRLİKTE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ MUTLU AİLELER MUTLU ÇOCUKLAR SEMİNERLERİMİZİ TAMAMLADIK.
1

2
1

 

.: Köşe Yazıları :.

OTİSTİK BOZUKLUK

Otistik bozukluk, çocukluk çağı nöropsikiyatrik bozukluklarından biridir. Belirtileri yaşamın ilk üç yılında başlar. Temel belirtileri sosyal-duygusal gelişmede gecikme ve sapmalar, konuşma gecikmesi veya olmaması ve tekrarlayıcı davranışlardır. Çocuğu otistik olan aileler genellikle konuşma gecikmesi nedeni ile doktora başvururlar. Bazı aileler çocuklarını yaşıtlarından farklı olduğunu fark  ederler ama öncelikle duymayabileceğini düşünerek bir kulak veya göz doktoruna başvurular. Bu ailelerin psikoloğa gitmekte geciktiklerini biliyoruz. Çocukların fizik görünümlerine yaşıtlarınan hiç bir farklılık görülmediği için çocuklarındaki bu durumu kabullenerek bir Psikoloğa gitmekte gecikirler.              
Vakaların önemli bir kısmında yaşamın ilk yılından itibaren belirtiler mevcutken, az bir kesiminde ilk bir iki yıl normal gelişme söz konusudur. Çok nadir olmakla birlikte bazı çocukların konuşmaya geçtiklerini hatta düzgün konuşmaya başladıktan sonra konuşmayı tamamen kaybettiklerini görebiliyoruz.  Gerileme daha sonra başlar. Otistik bozukluğun temel klinik özellikleri üç grupta sıralanabilir.

  • Sosyal gelişmede aksama

Bu çocuklar kendi yaşıtlarında görülen sosyal becerileri sergilemezler. Örneğin ilk bir yılda göz teması kurma, gülümsemeye yanıt, adı çağırılınca dönüp bakma gibi beceriler gelişmez. Benzer şekilde bye-bye yapma, ce oyunu oynama gibi basit taklide dayalı becerilerde gelişmez. 2 yaşında bir çocuk basit kurallı oyunlar oynar, yaşıtlarına ilgi gösterir. 3 yaşında bir çocuk yaşıtıyla evcilik gibi senaryolu oyunlar oynar.
Otistik bir çocuk bu becerilerin hiç birini yapamaz. Sıklıkla dış dünyayı umursamazlar, yalnızken daha huzurlu olurlar. Yetişkinlerin ilgisini çekmekte isteksizdirler. Otizmin en önemli belirtilerinden biri karşı tarafın duygularını anlamaktaki güçlüktür. Yaş büyüdükçe bazı ufak gelişmeler olabilir. Ancak karşı tarafın duygularını anlamada ve yorumlamada güçlük devam eder. İyi gelişen otistikler bile, erişkin dönemde çoğunlukla yalnızlığı severler ve sosyal yaşamın karmaşası ile baş etmede ve uyum sağlamakta güçlük çekerler.

  • Dil gelişiminde sorun

Otistik çocukların önemli bir kısmında, baştan itibaren, hemen hiç anlamlı kelime ve cümle olmaz. Az bir kısmında, başlangıçta kelimeler ve kısıtlı cümleler varken, 1-2 yaş arasında bunlar da kaybedilir. Normal bir çocuktan, 1 yaşında anlamlı bir kelime 2 yaşında en az iki kelimelik cümle kurması beklenirken, otistik çocukların önemli bir kısmında bu gelişim görülmez. Daha ötesi çocukların yarısından fazlasında hiçbir zaman konuşma becerisi gelişmez, yarısına yakın bir kısmı ise geç de olsa konuşma becerisi kazanır; ancak konuşmaları diğer çocuklardan farklıdır. Örneğin kendilerinden ‘ben’ değil de ‘o’ diye söz ederler. Söylenenleri ya da bazı cümle kalıplarını tekrarlama sıktır. Anlatım becerileri zayıftır. İlgi duydukları konuları mekanik bir sesle anlatırlar.

  • Tekrarlayıcı davranışlar

Bunlar iki gruptur. Birinci grupta parmak ucunda yürüme, el çırpma, kol çırpma, sallanma, dönme gibi bedensel hareketler; ikinci grupta sürekli aynı oyuncakla oynama, bazı objelere takıntı gibi tekrarlayıcı ilgiler ve takıntılar söz konusudur. Bir oyuncağı veya bir nesneyi ellerine alırlar onu bir masaya bırakırlar sonra ordan alıp diğer masaya bırakırlar. Bu durum devam edip gider. Aileye ‘çocuğunuz oyun oynuyor mu?’ diye sorulduğunda aile ‘evet, oynuyor.’ Cevabını verir ve çocuğu oynadığı oyunu anlatırken ‘eline aldığı arabayı veya bebeği onun ne olduğuna hiç bakmadan bir yere koyuyor, sonra ordan alıyor bir başka yere koyuyor. Oyunu bundan ibaret’  şeklinde anlatırlar.

     Otizmin belirtileri çocuktan çocuğa farklılıklar gösterebilir. Bazı çocuklarda belirtilerin içinde saldırganlı davranışları, öfke nöbetleri görülür. Otizmin temel nedenin genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Ancak bu alanda yapılan çalışmalar hala devam etmektedir. Otizm, belirtileri hafiflese bile, genelde ömür boyu süren bir durumdur. Vakaların çok az bir kısmında bazı belirtilerin tam olarak düzeldiği bilinmektedir. Tedavisi, mümkün olduğu kadar erken başlanan ve iyi yapılandırılmış eğitim programlarıyla devam eder. Programlar yoğun, sürekli ve evde ailelerin uygulayabileceği şekilde olmalıdır.  Eğitim merkezlerinde haftada 1-2 kere yapılan eğitimler kesinlikle yetersiz ve aldatmacadır. Konuşma terapisi çok erken yaşta başlamalıdır.

Alternatif tedaviler, diyet, ağır metalden arıtma gibi yöntemlerin etkinliği tartışmalıdır. Bazı ilaç tedavileri, davranışları ve eklenen ruhsal sorunları düzeltmede yardımcı olabilir.

    

O T İ Z M

(Bu yazı Uzman Sezgin Kartal ' ın yazısından alınmıştır)
Otizm ilk kez 1943'te ABD'li Leo Kaner tarafından tanımlanmıştır. Otizm yaşamın ilk 3 yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden nöröpsikiyatrik, gelişimsel bir sendromudur. Otistik özellikler gösteren çocuklar özellikle iletişim ve sosyal etkileşimde bozukluklar gösterirler. Bazı alanlarda (müzik, matematik gibi) yetenekli olabilirler.
Bir bireye otistik teşhisinin konulabilmesi için aşağıdaki maddelerden en az yarısının bireyde gözlenmesi gereklidir.

  • Konuşmada gecikme ve zorlanmak,
  • Dokunulmaktan, fiziksel temastan kaçınmak
  • Taklit yapmada zorlanmak
  • Gürültü ve yüksek sese olağanüstü tepki vermek
  • Tehlikeyi algılayamamak
  • Göz göze gelmekten kaçınmak
  • Başkalarına karşı ilgisizlik
  • Yaşıtları ile uygun ilişki kuramamak
  • Başkalarının duygularına ve olaylara tepkisiz kalmak
  • Tek başına etkinlikleri tercih etmek
  • Kendi duygularını paylaşamamak
  • Değişikliklere direnç göstermek
  • Anlamsız sözleri üst üste tekrarlamak
  • Dönen, açılıp kapanan nesnelere bağlanmak
  • Sallanmak, kendi etrafında dönmek, el parmaklarını gözünün önünde oynatmak
  • Öğrenmeye direnç gösterme
  • İhtiyaçlarını jest ve ağlayarak giderme yolunu kullanma
  • Yersiz gülme ve kıkırdama
  • Fiziksel aşırı hareketlilik
  • Tekrarlanan tekdüze oyun

OTİZMİ TANIMAK İÇİN DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR

  • Otizmi tanımlamak için birçok davranış vardır. Fakat hiçbir otistikte bu davranışların tümü aynı anda görülmez.
  • Zamanla belirtiler değişebilir. Kendine dokunulmaktan hoşlanmayan bir çocuk zamanla değişebilir ve kendine dokunulmaktan hoşlanmaya başlayabilir.
  • Otizmin en ağırdan en hafife giden formları vardır. Çok ağır biçimde;
  • Epilepsi
  • Saldırganlık
  • Uyku problemleri görülür.
  • Otistiklerin %70'nde aynı zamanda zekâ problemleri vardır.
  • Otistik çocukların 1/5'nde otistik regresyon görülür. Bu durum bazen epilepsi nöbetleriyle de ilişkilidir. Tamamen normal bir doğum ve gelişimi takiben 0-2 yaş arasında normal çocuklarda aniden, bir gün içersinde otistik belirtiler ortaya çıkar. Bu durumun ilk belirtisi çocuğun öğrendiği kelimeleri unutması ve içe dönmeye başlamasıdır. Bu durum bazı çocuklar için de başta hafif belirtiler şeklinde görülürken sonradan ağırlaşma şeklinde görülür.

ERKEN ÇOCUKLUK OTİZMİNDE GÖRÜLEN BELİRTİLER

Algılama:
. Belirli sesli uyarılara hiç reaksiyon vermez, kulaklarının duymadığı zannedilir.
. Belirli bazı seslere özel ilgisi vardır.
. 7. ay sonunda bir ses kaynağına veya bir temasa karşı yönelmez.
. Uzun süre ve sık sık belirli bazı görüntülere sabit bir şekilde bakar. Diğer bazı görsel uyarılara hiç reaksiyon göstermez.

Konuşma:
. 5. ay sonunda henüz hecelemeye başlayamaz.
. 7. ayın sonunda kendisini fark ettirecek konuşma sesleri çıkarmaz (baba).
. 9. ayın sonunda heceleri tekrarlama yoktur.
. 12. ayın sonunda henüz hiçbir kelime söylemez.

Sosyal Davranış:
. Genellikle 3. ayın sonunda gülme yoktur; anne seslendiğinde, yüzünü yaklaştırdığında tanıma belirtisi göstermez.
. 6. ayın sonunda kucaklayan kişiye kollarını uzatmaz.
. 6. ayın sonlarında kucağa alınmak veya ilgilenilmek istendiğine ait belirti yoktur, kendi kendine olmaktan memnundur.
. 10. ay sonunda yapabileceği halde taklit etmez.
. 12. ayın sonunda çevredeki cisimlere az ilgi gösterir, eliyle işaret etmez.
. Diğer çocuklar gibi oynamaz, daha ziyade kendi kendine oyalanır.

Motor Davranışlar:
. Güçsüz, gevşek veya sokulgan olamayan sabit duruşu vardır.
. Ağır hareketler, ellerle yüzü, gözleri kapama
. Sevdiği bazı cisimleri yüz ve gözler önünde tutma, çevirme
. Dolaşarak çevreyi öğrenme yetersizliği

Diğerleri:
. Besinlerin alınmasında çeşitli zorluklar
. Dışkılama bozuklukları
. Uzun süren ve izah edilemeyen ağlama ve bağırmalar
. Uzun süren taşkınlık ve ilgisizlik halleri
. Uyku bozuklukları
. Genelde alışılmamış derecede rahat davranış tarzı
. Sağlıklı, çekici fiziksel dış görünüş


OTİZMİN GÖRÜLME SIKLIĞI VE YAYGINLIĞI

  • Her 10.000 kişide 4-5 kişi tipik otizme sahip (2500:1). Her 10.000 kişide 15-20 kişi otistik davranışlar (500:1) göstermektedir.
  • Zaman içinde otizmin sayısında artış bildirilmiştir. Bir görüşe göre çevresel etmenler, radyasyon, beslenme alışkanlıklarının değişmesi bu artışın sebebidir. Diğer bir görüşe göre artık hastalık daha iyi tanınmakta ve hafif formları da bu sayıya eklenmektedir.

OTİZM ve DİL GELİŞİMİ - KONUŞMA

  • Otistik çocukların yarısında konuşma anlamlı bir iletişim aracı olarak gelişmez.
  • Bir kısım otistikte konuşma zaman içinde kaybolur.
  • Konuşabilen otistik çocuklar genelde geç konuşur.
  • Konuşma başlayınca çocuklar genelde kendinden 3. kişi olarak bahseder.
  • Konuşmada ekolali görülür. Bazı sözcük ve kelimeleri gün boyu tekrarlarlar.
  • Konuşmada gramer bozuklukları olabilir. Bağlaçlar, eklemeler, zamirler kullanılmayabilir.
  • Karşılıklı konuşmada kullandıkları tonlama mekaniktir. İniş-çıkış yoktur; şiddeti ayarlanmamış ve duygudan yoksundur.
  • Pek çok çocuk alternatif yollarla iletişim kurarlar. (resim, işaret dili, resim tahtaları v.b.)

Geç de olsa konuşmaya başlayan çocuklar tipik olarak konuşma başlatma, bir olay anlatma ve karşılıklı konuşmayı sürdürmede problem yaratırlar. Onlarla sohbet etmek olanaksızdır.

OTİSTİKLERDE GÜNLÜK YAŞAM
  • Değişimlere karşı diren gösterirler. Alışkanlıklarının değiştirilmesini istemezler. Rutinden sapma öfkeye neden olur.
  • Nesnelerin parçaları ile ilgilenirler. Kapı kolu, araba, tespih v.b.
  • Vücut parçaları ile ilgilenirler (sürekli elleri ile ilgilenirler).
  • Oyuncakları ile ilgilenmezler. Kendi başlarına oynamayı tercih ederler. Oyunları işlevsel değildir.

ÖĞRENME

  • Gelişimin bir alanında çok başarılı olabilirken, diğer bir alanda çok basit becerileri yapamayabilirler.
  • Otizme diğer özürlüler eklendiğinde öğrenme daha da zordur. İşitme problemi, down sendromu, görme problemi gibi.
  • Görsel olarak sunulan bilgiyi daha kolay öğrenirler. Eğitimde nesne ve resimler kullanılır.
  • Öğrendiklerini genellemede zorluk yaşarlar.
  • Otistiklerin bazılarında matematik, sanat, müzik gibi alanlarda üstün yetenekler olabilir.
  • El becerileri genelde kötüdür.

OTİZMİN NEDENLERİ

  • Nedeni tam olarak bilinememektedir. Genetik, çevresel ve gelişimsel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
  • Erkeklerde 4 misli fazla görülmesi genetik nedenleri düşündürmektedir.
OTİZMDE TEDAVİ

Otizmin kesin bir tedavisi yoktur. Otizm hemen her zaman yaşam boyu devam eden bir gelişimsel farklılıktır.

  • İlaç: Otizmde görülen bazı davranış problemlerinin etkilerini hafifletmek ve kısmen ortadan kaldırmak için ilaç tedavisi uygulanır.
  • Eğitim:

. Genel akademik eğitim
. Davranış eğitimi
. Dil eğitimi
. Aile eğitimi

 

OTİSTİK ÇOCUKLARDA GENEL SEMPTOMLAR

Gelişmiş tedavilerde terapist otistik çocuğun terapisi için onun kendisini rahat hissettiği yer olan eve gidebilir ve tedaviyi bu şekilde sürdürebilir. Bu uygulama bizde de uygulanabilir.

  1. Otistik çocuklarda dıştan hiçbir şey görünür bozukluk gözlenmez.
  2. Otistik çocukların bebeklikleri bazen oldukça sakin geçebilir. Aile ne kadar uslu bir çocuğumuz var diye kendilerini mutlu hissederler. Rahat rahat uyur. Anneyi babayı rahatsız etmez.
  3. Bebeklik süreci içinde özürlü olduğu hiç anlaşılmayabilir.
  4. Çoğunlukla aileler çocuklarının duymasında bir problem olduğunu düşünerek çocuğu duyma testine götürürler. Çoğunlukla 2-3 yaşlarında çocuktaki farklılık ortaya çıkar.
  5. Anneler otistik çocuklarına çok sıkı bağlanır.
  6. Anneler çoğunlukla çevreleri tarafından çocuğun otistik olmasına sebep oldukları konusunda suçlanırlar. Bu suçlanma sadece çevrede değil aynı zamanda annenin kendiside kendisini suçlayabilmektedir. Bir dönemde hatta bu konuda çalışan uzmanlar bile bu anneleri suçlamışlar ve bu olayın sebebi olarak görmüşlerdir. Hatta bu annelere "buzdolabı anneleri" adını koymuşlardır. Ama bu yaklaşım günümüzde tamamen ortadan kalkmıştır. Bu durumdan dolayı uzmanlar direk olarak tek suçlu anneyi görmemektedirler ve annenin tepkisiz olmasını bu işin tek nedeni olarak düşünmemektedirler. Anne çocuğun eğitiminde aktif olarak rol alacağı için annenin üstünden suçu ve suçluluk duygusunu almak gerekiyor.
  7. Sevgisiz ortamdan dolayı otizm ortaya çıkar diye bir durum yoktur.
  8. Bir çocuğun otistik olup olmadığını ortaya çıkartmak için kullanılan güvenilir kabul edilen testlerden biri ADOS'tur. Bu testin uygulanması 2,5 saat sürer.
  9. Otistik çocuk bir puzzle yaparken bir parçayı eksik koyduğunda rahatsız olmaz, onu öylece bırakabilir. O parçanın eksik olmasından rahatsızlık duymaz. Eksik olan parçayı önünde görse bile elini uzatıp almaz. Bu testte onun için karar vermesinde onun için önemli bir kriter olarak kabul edilebilir. Puzzle bitti 1 parça eksik. Otistik çocuk eksik olduğunu fark ediyor, hiçbir şey yapmaz ya da kolunun üzerinden o parçayı düzeltir.
  10.  Otistik çocukların tedavisinde en önemli yapılması gereken şey onlarla iletişim kurmaya çalışmak ve bu konuda kararlı olmaktır.
  11.  Otistik çocuklarla çalışmak anne babaları kızdırabilir, zaman zaman birbirlerine karşı da "sen tedavide yeteri kadar sorumluluk almıyorsun" biçiminde birbirlerini suçlarlar. Karşılıklı olarak birbirlerinden yüksek ve fazla beklentileri vardır.
  12.  Aile bireylerinin çocuğa karşı tepkisiz kalması çok tehlikelidir. Çünkü çocuk dönüp içine kapanır. Aile açısından zorlu bir süreç başlar. Yani sonuç olarak çocuk geriye doğru gider.
  13.  Aileye teşhisin önemini vurgulamak gerekir. Artık normal bir yaşam süremeyeceklerini anlatmak gerekir. Pek çok şeyi çocuğun gelişimine göre ayarlayacaklar veya erteleyecekler ya da değiştirecekler.
  14.  Aile neler yaşayacaklarını bilmelidir. Bu konu aileye açıklandığında aile kendi yaşantısını otistik çocuğun tedavisine göre düzenlemelidir.
  15.  Aile bireyleri çocukla ilgili olan tüm davranışlarına bir anlam katmaları çocuğun öğrenmesinde katkıda bulunacaktır. Üzülmek, sevinmek, kızmak gibi veya olumlu olumsuz işleri abartılı olarak göstermek söylemek gerekiyorsa bir işaret diline dönüştürmek uygun olacaktır.
  16.  Otistik çocuklar olumlu sinyalleri daha kolay kaydedebilirler. Onlara her davranışta yaptıkları işin istenilen ve olumlu bir iş olduğunu vurgulamak ve bu vurguyu tekrarlamak gerekmektedir.                                            
  17.  Otistik çocuklarla iletişimde kısa ve vurgulayıcı olarak konuşmak gerekir. Onların anlaması hızlı olur. Daha az kelimeyle daha fazla şey anlatmak özellikle fiilleri kullanmak ve fiilleri öğrenmelerini sağlamak gereklidir.
  18.  Ailelere vermek istediğimiz mesaj eğitimi sadece okulda yapılan bir çalışma olarak düşünmemeli. Çocuk okula gidiyor olsa bile onunla düzenli ve sistemli olarak konuşma eğitimi ve dışarıda olma, içe dönememe eğitimi verilmelidir. Güven duygusu duymalı ve korunduğunu bilmelidir.
  19.  Üniversiteye bile gidebilirler.
  20.  Bazı otistik çocuklar yüksek zekâlı olabilirler. Normal zekâlı çocuklarla birlikte okula gidebilirler.
  21.  Otizm sabit bir tablodur, bu tablonun içinde değişik oranlarda farklılıklar görülebilir.
  22.  Otistik çocukların eğitim alacakları kurumlarda psikologların bulunması gereklidir. Çocukların sadece korunmasının yapıldığı depo kurumlar bu çocuklar için uygun değildir.
  23.  Ailenin vereceği eğitimin vereceği yanında mutlaka ek eğitim verebilecek bir okul olmalıdır. Bu tür okullarda otistik çocukların eğitimini düzenleyebilecek bilgili psikologlar bulunmalıdır.
  24.  Otistik çocuk ona eğitim veren kişiye güven duymalı, o kişi tarafından korunduğunu bilmelidir.
  25.  Otistik çocuğun eğitimi istemesini sağlayabilmek için otizmi iyi bilen ve tanıyan eğitimci ile çalışılmalıdır. Bu tür eğitimciler çocuğun eğitimi istemesi için onunla farklı bir diyaloga girerler. Önce güvenini kazanır, sonra onun eğitime yoğunlaşmasını sonra eğitimi istemesini sağlarlar. Bu konuda beklerler. Ne zaman harekete geçeceklerini bilirler ve aileyi eğitimin zamanı konusunda, zamana yayılması konusunda düzenli olarak bilgilendirirler.
  26.  Öğrenciler bilgi almaya hazır olmalıdırlar. Öğrenciyi eğitim için hazırlamak gerekir. Sadece öğrenciyi değil, eğitim yapılacağı ortamı, saati ve eğitimde kullanılacak materyallerin hazırlanması gerekir. Her çocuk için farklı öneriler gerekir.
  27.  Öğretmen veya Eğitimci onlara nasıl yaklaşacağını bilmelidir.
  28.  Farklı öğretmenler eğitimde yer alacaksa her bir öğretmen diğerinin kaldığı noktayı veya yaptığı çalışmaları bilmeli ve yakında takip etmelidir. Bu çocuklar için eğitim küçük grupta veya sınıfta 8-10 kişi olarak eğitim verilmelidir.
  29.  Öğretmen ve eğitimci, psikolog düzenli olarak birbirleriyle iş birliği halinde olmalı, her biri otistik çocuğun tedavisinde aileyi bilgilendirmelidir ve otizmin tedavisi konusunda kendi bilgilerini yenilemeli, son gelişmeleri takip etmelidirler.
  30.  Otizmin tedavisinde hem çocuk hem aile göz önünde bulundurulmalı. Ailenin şartlarına göre eğitim düzenlenmelidir.
  31.  Her çocuk için farklı öneriler gerekebilir.
  32.  Geçişler çok önemlidir. Eğitimcinin değişmesi bu çocuklarda zorluk yaşamalarını sağlayabilir. Eğitimlerin düzenli ve sürekli olması, aksamaması sağlanmalıdır.
  33.  Otistik bir çocuğun çalışabilmesi için atölye olmalı. Otistik çalışmalıdır. Otistik çocuk boş durmamalı, düzenli olarak çalıştığı zaman sterotipik hareketlerini yapmaktan vazgeçecek bir süre sonra bu hareketlerini unutacaktır. Sosyal olabilmesi için birlikte hareket edebilirler.
  34.  Otistik bir çocuğun öğrenebilmesi için motive edilmesi gerekir.
  35.  Anlatılan konunun başını ve sonunu bulmakta zorlanırlar. Bir olayı dinlerken, anlarken takip etmekte zorlanırlar.
  36.  Çevrelerine bağımlıdırlar. Destek kişileri olmalıdır. Okulda koçu, eğitimcisi onu rahatlatan kişi olmalıdır. Onu rahatlatan kişi dışardan bir kişide olabilir.
  37.  Sosyal olabilmesi için eğitimcisiyle onu rahatlatan kişi birlikte hareket etmelidirler. Çocuk kimse ile konuşmuyor, arkadaşlarıyla konuşuyor.
  1.  Yapamıyor diye onu kendi haline bırakmamalıdırlar. İstemiyor dememelidirler. O bir engellidir. Bazı konularda isteksiz olabilir. İsteksiz olması veya işin başında istemiyormuş gibi görünmesi eğitimcinin gözünü korkutmamalıdır.
  2.  Okulun yaklaşımı hep esnek olmalıdır.
  3.  Çocuk kimseyle konuşmuyor, arkadaşlarıyla konuşmuyorsa sınav evde yapılabilir.
  4.  Otizm yaşamları boyunca kalacaktır. Ailenin uyumu olmalıdır.
  5.  İş bulabilir mi? Yaşamının sınırları nedir? Otistiklerin içinde çok azı kendi ayakları üstünde durup çalışabilirler. Diğer bölümüne bu iş için olan özel ve devlet kurumları aileleri ölse bile bakımlarını üstlenir.
  6.  Özel mahallerde yaşayabilirler.
  7. %65i'ne erken tanı konmuştur
  8.  Otizmle birlikte farklı özürlerde beraber olabilir.
OTİZMDE KONUŞMA

Konuşabildiğimiz için insanız. Otistikler konuşamadıkları için diğer kişiler onların ne düşündüklerini, hissettiklerini, ne anladıklarını anlayamazlar. Onun içinde kendini anlatamayan otistik sıkıntı duyacaktır.

  1. Zihinler arası bir iletişim lazım. Yani karşısındaki kişiyi otistiği anlaması gerekir. Kızdığını, üzüldüğünü, ondan istediği şeyi yapmasını anlaması gerekir.
  2. Otistik çocuğun neler hissettiğini diğer kişilerin anlayabilmeleri lazımdır.
  3. Göz temasının kurulmaya başlaması öğrenmenin başlaması anlamına gelmez. Göz temasını öğrenir ama konuşma başlamayabilir.
  4. Otistik çocuk size bakar ama sizi algılayamayabilir.
  5. Otistik çocuk bakar, görür ama konuşmaz. Orda yaşanan olayı algılamayabilir.
  6. Sterotipik davranma bir iletişimdir. Onun yaptığı sterotipik hareketleri anlamaya çalışmak gerekir. Benim davranışlarımda ona bir şey ifade eder.
  7. Otistikler kendilerini en iyi yalnız olduklarında hissederler düşüncesi yanlıştır. Yalnız olmadan da kendini iyi hissetmenin olabileceğini ve bunun nasıl olabileceğini onlara öğretmemiz gerekir.
  8. Otistik çocukla eğitimcisi ve ailesi ortak bir dil geliştirip kullanabilir. Bu dil onun sosyalleşmesinde etkin olabilir, onu rahatlatabilir ve onu anlaşılır kılabilir.
  9. Otistik çocuklar stres altında olduklarında veya kendilerini stres altında hissettiklerinde konuşmaları anlaşılmaz hale girebilir. Garip sesler çıkarabilirler. Tekrarlayıcı kelimeleri art arda sıralayabilirler.
  10.  Otistik çocuk bazen anne baba kelimesini kullanmaz. Annesi için kendisinin kullandığı bir sözcük olabilir. Örneğin bir otistik çocuk annesi konsantrator kelimesini kullanmakta idi.
  11.  Otistik çocuklar sen ben ayrımını yapamazlar. Kendilerinin yaptıkları bir işte sen kelimesini kullanabilirler. Bu durum aileler tarafından kanıksanır ve normal algılanır. Bu, düzeltilmelidir ve her seferinde doğrusu kullanılarak vurgulanmalıdır.
  12.  Otistik çocuklar konuştuklarında monoton konuşurlar. Çok hızlı veya yavaş konuşurlar. Konuşurken kelimeleri yutarlar, şarkı söyler gibi. Kelimelerin arasında bırakılacak ses boşluklarını yeteri kadar bırakmayı ayarlayamazlar. Bu yüzden konuştukları anlaşılmaz.                                         

 ASPERGER SENDROMUNDA KONUŞMA

  1. 1 Asperger Sendromunda ise dik dik konuşurlar. Sanki kızıyormuş gibi veya kavga ediyormuş gibi. Bu durumdan dolayı bazen onları tanımayan kişiler sert tepkiler bile gösterebilirler.
  2. Asperger Sendromunda olan çocuklar konuşurken yaşına uymayan kelimeler seçerek konuşurlar. Yaratıcı değildirler. Dille oynayamazlar. Aynı anlama gelen farklı kelimeleri birbirlerinin yerine koyamazlar.
  3. Kelime icat ederler. Örneğin mutfak robotuna iyi akşamlar diyebilirler. Canlı nesnelerle cansız nesneleri ayıramazlar.
  4.  Çok iyi hafızaları vardır. Okuduklarını sürekli tekrar ederler. Duyduklarını sürekli olarak yineleyebilirler. Yasakları ve panolardaki uyarıları tekrar tekrar söylerler. Örneğin dikkat dikkat gibi.
  5. Jest ve mimikleri anlayamazlar.
  6. Zaman ve mekânı bilemezler.
  7.  Bir hikâyeyi ortasından veya sonundan anlatmaya başlayabilirler.
  8. Anlattıkları şeyi karşı taraftaki kişinin anlayıp anlamadığıyla ilgilenmezler. Fıkraları anlayamazlar, fıkraya gülmezler.
  9. İletişimin ne olduğunu anlamazlar. Karşılıklı konuşmayı beceremezler.
  10.  Patavatsız konuşabilirler. Karşılarındaki kişinin üzüldüğünü anlamazlar.
  11.  Monolog konuşurlar.
  12.  Saatlerce bir konu üzerine konuşurlar. Kelime kelime tekrar ederler.
  13.  Konunun son cümlelerini tekrar ederler.
  14.  Aynı cümleyi tekrar tekrar söylerler.
  15.  Ben ve seni karıştırırlar. Kendileri için bir kurabiye ister misin diye konuşurlar. Bazı kelimeleri değiştirerek konuşurlar. Bazı kelimeleri anlamlarının dışında kullanırlar. Bazı kelimeleri ise sınırlı kullanırlar.
  16.  Ses tonlamalarını yapamazlar.
  17.  Gramer, semantik anlamları kavrayamazlar.
  18.  Dili iletişim aracı olarak kullanamazlar.
  19.  Karşısındaki için niye beni anlamıyor diye düşünürler. İletişim kurduklarında ise istediğimi alamıyorum derler.
  20.  Konuşma iletişim için kullanılmaz. Kendi kendilerine konuştukları olur.
  21.  Konuşma konusunda erken bir eğitime başlanmalı. Erken başlanılan eğitim onların olumlu olmalarını sağlayacaktır. Kızgınlık, öfke nöbetleri erken eğitime başlanılan bu çocuklarda daha az görülmektedir. Bu çocuklara mümkün olur ve olmaz şeyler öğretilmeli ve bu öğretim süreci fazla sayıda tekrarlayarak olmalıdır.
  22.  Eğitimde çoklu model kullanılmalıdır.
  23.  Elektronik ve sanal ortamlar eğitimde kullanılmalıdır.

OTİSTİK ÇOCUĞUN EĞİTİMİ

  1.  Göz teması çok önemlidir. Çocuk görmeden bakar. Bebeğin iletişimi bakışla olur. Çocuk anneye bakarak kendisini ödüllendirilmiş hisseder. Yapması ve yapmaması gereken şeyleri anneye bakarak karar verir. Otistik çocuklar karşılarındaki kişinin yüzüne ve gözüne bakmazlar. Bu durumun çözülmesi için çocuğun dikkatini yüze çekmek gerekir. Bunun önemli olduğunu çocuğun anlaması gerekir. Bunu sağlayabilmek için anne veya öğretmen hatta her ikisi de alnının ortasına kocaman bir nokta çizebilir veya çok belirgin bir makyaj yapabilirler.
  2.  Konuşma ve iletişim terapisi sürecinde seslerin farklılıklarını çocuğun ayrıştırması sağlanır. Anne farklı sesler çıkartarak çocuğun dikkatini çeker ve özellikle çocuğun dikkatini kendi üstlerinde toplamak için buraya bak diyebilir veya çocuğun başını ve yüzünü kendi yüzlerine bakacak şekilde eliyle kavrayarak tutar.
  3. Eğitimde farklı sesleri farklı hareketlerle birlikte verecek olursak çocuk ikisini birleştirir. O hareketi gördüğünde o sesi çıkartabilir ve o nesne arasında bir bağlantı kurabilir. Bu tür öğrenme süreci uzun, zahmetli ve çok sayıda tekrar gerektirir.
  4. Bu çocuklar bebek gibi konuşabilirler. Bebek gibi konuşmayı tasvip etmeyin ve bu konuda ona destek vermeyin. Düzgün konuşmasını onaylayın.
  5. Onu teşvik edin. Hareketli oyunlar yapın onu kışkırtın. Bedensel temasla konuşmayı eşleyin. Örneğin salıncakta salla. Yakın sesleri birlikte tekrar edin. Yüksek sesle konuşun. Vurgulamaları güçlü yapın. Örneğin elmayı gösterin "elma" diyin ve buna benzer oyunlar geliştirin.
  6. Ses bir iletişim aracıdır. İletişim olanaklarını çoğaltabilmek için değişik oyunlar ve materyaller kullanın. Vücut temasını bu oyunlarda ön plana çıkartın.
  7. Yoğun bilgisayar programları çocuğu konuşmadan vazgeçirebileceği için yoğun bilgisayar programlarını ön plana çıkartmayın.
  8. Bilgisayar programlarına takılınca dilden vazgeçebilir.
  9. Gülümsemeyi öğret, tekrar et. Gülümsemeyi kullanarak diğer kelimeleri öğrenebilmesini sağla.
  10. Otistiklere iletişimin keyifli bir şey olduğunu anlatmalısınız.
  11. Konuşma eğitimi her vakıa için farklı farklı olmalıdır.
  12. Konuşma eğitiminde çoklu materyal kullanılmalıdır. Kutular, kartlar, gerçek nesneler, balonlar, müzik aletleri gibi.
  13. Konuşma eğitiminde resim ve resimli kartları kullan. Elma kartı göster elmayı göster ve sonra elma de, bunu tekrarla. Örneğin elektronik bir ortamda böyle bir eğitimi yapabilirsiniz. Bu eğitimin içinde vücut dilini kullanabilirsin. El ele tutuşabilirsin. Elmayı onun eline verebilirsin. Omuzdan destek verebilirsin.
  14.  Kes yapıştır veya çiz göster, önüne resimler koy, seçsin alkışla. Vücuduyla dokunmasını sağla.
  15. Eğitimde telefon, oyuncak gibi materyalleri kullan.
  16.  Sık sık kontrol et. Aynı şeyi konuşmadığınızı test et. Kelimeyi söylüyor olabilir. O kelimenin nesnesini doğru olarak gösterebiliyor mu? Bunu sık sık tekrar et. Yani sonuç olarak kontrollü bir eğitim götür yani ne yaptığını takip et.

OTİZMDE TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Leo Kanner 1943'te erken çocukluk otizmini tanımladı. Hans Asperger 1944de Asperger Sendromunu tanımladı. Kendiside bu sendromu taşıyordu. Otizmin belirtilerinden biri empati eksikliğidir. Otistikler değişim istemezler.  Otistiklerde dil gelişimi farklıdır.  Detayları görür, ama bağlamları göremezler. Otomatik hareket ederler ve pek çok şeyi otomatik olarak yaparlar. Otizm tablosuyla erken dönem Asperger sendromunu ayıramayabiliriz. Tedavi olmayan şizofrenik durumlar otizme oranla daha iyi durumda olabilirler. Şizofrenide otizme benzer bir durum söz konusudur. Her iki durumda da çevre desteği ve çevrenin olumlu yaklaşımı çok önemlidir. Her iki durumda da ömür boyu destek gereklidir. Dış dünya onların farklı olduğunu bilmelidir. Asperger Sendromunda sendrom ergenlik döneminde daha belirginlik kazanır. 10 Asperger hastasından 8i erkektir, kızlarda Aserger belirtileri çok fazla belirgin özellikler göstermez. Asperger Sendromunda kızlar aile desteğini semptomları çok belirgin olmadığı için rahatlıkla alabilirler. Erkekler bu desteği ve olumlu yaklaşımı göremeyebilirler. Otizmde ise kız-erkek oranı %70 erkeğe %10 kız biçimindedir. Otistikler her şeyi hatırlarlar özellikle ayrıntıyı hatırlarlar. Düzeni ve tertibi severler. Yaptıkları işe kendilerini çok kaptırırlar. Özellikle tedavi yaklaşımında olumlu resimler geliştirmek için pozitif gruplar oluşturmak yararlı olmaktadır. Bill Gates bir Asperger hastası olarak kendi şirketinde Asperger Sendromu olan kişileri çalıştırmayı tercih etmektedir. Asperger Sendromu olan kişiler başka insanların hislerini anlayamazlar. Üzüntüyü, öfkeyi ayrıştıramazlar. Fıkraları anlamakta zorluk çekerler. Mizah duygusunu anlayamazlar. Terapi tam bu noktadan başlamalıdır. Öfkelerini kontrol edemezler. Dikkatlerini veremezler. Düşünce esnekliği gösteremezler. Gelen bilgileri bütünün bir parçası olarak göremezler. Sosyal iletişimde sıkıntı çekerler. Yalan söyleyemezler. Çok dürüsttürler. Asla riyakârlık edemezler. Onların bu olumlu özelliği yok olmamalıdır. Genel sembolleri anlayamazlar. İronik deyimleri anlayamazlar. Bir dönem annelerinin ilgisiz ve soğuk tavırlarından dolayı sanılmıştır ve böyle çocukların annelerine buzdolabı anneleri adı verilmiştir. Buzdolabı anneleri duygularını belli etmeyen, soğuk, mesafeli, yüz mimiklerini kullanmayan yapıda kişilerdir. Bu özelliklerinden dolayı çocuklarının duyguları anlayamaz, ayrıştıramaz hale geldiği sanılmıştır. Bu yaklaşım günümüzde tamamıyla terkedilmiştir ve bu anneler kendilerini suçlu hissetmekten kurtulmuşlardır. Artık suçluluk duygularından dolayı kendilerini sorumlu hissetmemektedirler. Bu çocuklar konuları tekrar edemezler, karar veremezler ve değerlendirme yapamazlar. Teori der ki otistik bir çocukta tedavi sonucu kaybolan semptomlardır. Otizm kalıcı bir bozukluktur. Otizm tedavisinde gerçekçi hedefler tespit edilmelidir. Otistik çocuk öğrenir, olumsuz bulgular kaybolur, otizm devam eder. Bu yaklaşımdan bakacak olursak, çocuğun diğer çocuklarla entegre olması önemlidir. Toplum içinde yaşaması çok önemlidir.
Tedavi ile topluma uyumsuzluk yapan davranışlar değiştirilmelidir. Otistik çocukların kaygıları vardır. Topu düşürürsem alabilirim bilinci ve kendine güveni kazandırılmalıdır. Sterotip davranışları ortadan kaldırılmalıdır. Yaşam kalitesi artırılmalıdır. Temas kurmak isterler. Bunu nasıl yapacaklarını bilemezler. Nasıl yapacaklarını göstermek, öğretmek gerekir. Bu uygulamalar tekrarlanmalıdır. Yaşıtları ile birlikte eğitim alması daha uygundur. Yaşıtlarını görerek onları örnek alır. Bu çocuklar boş sohbet etmezler. Sosyal iletişim becerilerini öğretmek gerekir. Temas konusunda teması artırmak gerekir. Bağımsız olarak kendi işlerini yapmasını öğretmek gereklidir. Okulun ve ailenin desteği ile bu terapilere devam etmelidir. Aile tümüyle iyileşmeyi değil semptomları ortadan kaldırmaya yönelik olarak çalışmalıdır. Güncel yaşantıda sağlam yapı lazımdır. Otistik çocuğun ailesinde bir takım sorunlar varsa eğer bu sorunların çözülmesi için gerekiyorsa psikolojik yardım alınmalıdır. Çocuğun yaşadığı ortam gerginliklerden, kavgadan, stresten uzak olmalıdır.  Hem aile hem çocuk kendine de vakit ayırmalıdır. Aileler çocukları öğrenme konusunda defalarca tekrarlayarak öğreniyor olmasından dolayı kaygı duyarlar. Bu, aile için zor bir durumdur. Aileler bu tip tekrarlayıcı hareketleri çocuklarının bırakmasını isterler. Otistik çocukların terapisinde davranış değiştirme uygulamaları yapılır. Örneğin; çocuk doğru bir hareket yaptığında ona onun sevdiği ve ona cazip gelen dondurma gibi ödüller verilir. Tekrarlayıcı davranışlar otistik çocuklar için ne ifade eder bunu bilmeliyiz. Örneğin bir vakada terapist anahtarları sallama ritüelini düzenli olarak yapan bir otistik çocuk için ailesinin müzik dinletmesini önerdi. Çocuk bir süre sonra otistik tekrarlayıcı davranışlarını azalttı ve müzikten hoşlandığını, bu durumun onu rahatlattığını gösterdi. Tekrarlayıcı hareketleri anlamlı yaşantılara dönüştürmek onların azalmasına ve kaybolmasını sağlayabilir. Örneğin; tekrarlayıcı hareket yapan çocuğa masaj yapmak veya eliyle ilgili birlikte oynanılabilir oyunlar oynamak oynamanın ritüellerini azalttığı gözlenmiştir istenmeyen davranışlar yerleşmeden, oluşmadan önce devreye girip onların yerleşip kalıcı hale gelmesini engellemeliyiz. Otistik çocuklar stres faktörünü azaltmak için sterotipik hareketleri yaparlar. Örneğin ona bu hareketleri belli bir özel yerde yapmasını istemek, bu hareketlerin ortadan kalkmasında işe yarayabilmektedir. Bir sterotipik hareketi ortadan kaldırdığımızda arkasından başka bir davranış devreye girebilir. Bu konuda eğitimcinin sabırlı, kararlı, rahat olunması, ne yaptığını bilir şekilde hareket etmesi bu hareketlerin tamamıyla ortadan kalkmasında veya çok azalmasında etkili olacaktır.

 

Köşe yazıları












 
Nisan 2024
  Pzt     Sal     Çrş     Prş     Cum     Cts     Pzr  
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


YETİŞKİN PSİKOLOJİSİ SORUNLARI





































İŞ YAŞAMI PSİKOLOJİSİ SORUNLARI








CİNSELLİK




















 
 

Sitedeki tüm yazılar Uzman Psikolog Alanur Özalp'e aittir. Tüm hakları saklıdır. İzin almadan kullanılamaz.